26 Şubat 2014 Çarşamba

12 Years a Slave (12 Yıllık Esaret - 2013)


Yönetmen: Steve McQueen
Senaryo: Steve McQueen, John Ridley
Yapım: ABD, İngiltere
Tür: Biyografi, Dram, Tarih
Süre: 134 dakika
IMDb Puanı: 8.4
Oyuncular: Chiwetel Ejiofor,  Michael Fassbender,  Benedict Cumberbatch,  Lupita Nyong'o,  Paul Giamatti, Brad Pitt, Srah Paulsen
Oscar Adaylıkları: En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, En İyi Uyarlama Senaryo, En İyi Kurgu, En İyi Yapım Tasarımı, En İyi Kostüm Tasarımı

Filmi henüz vizyona girmeden internetten izlemiş ve çok beğenmiştim. Fakat bu filmi bir kez de sinemada izlemek istedim. Yani çok kısa bir süre içerisinde iki kez izledim, pişman da değilim.

"Açlık" ve "Utanç" filmleriyle rüştünü ispatlamış Steve Mc Queen'in yönettiği, En İyi Film dahil toplam 9 dalda Oscar'a aday olan "12 Yıllık Esaret" gerçek bir hikayeden yola çıkılarak beyazperdeye aktarılan oldukça dokunaklı bir film.

Yazıldığı dönem çok satan aynı adlı kitaptan uyarlanıyor film. Kitap, Solomon Northup adlı adamın yaşadıklarını yazması sonucu ortaya çıkıyor.

Özgür bir siyahi olan Solomon Northup, ailesiyle birlikte New York'ta yaşamaktadır. Aynı zamanda deneyimli bir keman virtiözüdür. İşbu sebeple tanımadığı iki adam tarafından Washington'daki bir sirkte iki hafta çalışması teklif edilir. Solomon bu teklifi kabul eder. Bu işi kutlamak amacıyla birlikte içerlerken, Solomon içkiyi fazla kaçırır ve bu onun başına pahalıya patlar.

İşverenleri konumundaki bu iki adamın asıl amacı Solomon'ı kaçırıp köle olarak satmaktır. Solomon'ın da fazla alkol nedeniyle sızması sonucu amaçlarına ulaşırlar ve Solomon uyandığında kendini dört duvar arasında, elleri ve kolları bağlı bir şekilde bulur.

Ve böylelikle Solomon'ın 12 yıl sürecek olan esaret hayatı başlamış olur. Bir yandan tekrar özgürlüğüne kavuşacağı günün hayallerini kurarken, öte yandan kendisine takılan "Platt" isminin sorumluluklarını yerine getirmeye çalışır. Birkaç kez sahip değiştirir, çok kötü muamelelere katlanır ve aynı zamanda tanıklık eder, kendisini bu cehennemden kurtarmak için planlar yapar ama güvendiği insanların kendisine ihanet etmesi sonucu bu planlar suya düşer. Ama Solomon hiçbir zaman umudunu kaybetmez.

Çok kötü yıllar geçirir kölelikte ama nihayetinde evine dönmeyi başarır. Tabii ki bunda Brad Pitt'in canlandırdığı Bass karakterinin de rolü büyük. Çok az bir rolü var Pitt'in ama olayı çözümleyen adam konumunda. Çok soğukkanlı bir şekilde hikayeye giriyor Brad Pitt ve o karizmatik halleriyle bir kez daha kendine hayran bırakıyor.

Sherlock dizisinde, dünyanın en ünlü kurgu dedektifini oynayan Benedict Cumberbatch'i Ford rolünde izliyoruz. Filmde yer alan tüm beyazlar acımasız değil, Ford da onlardan biri. Köleliği kabul etmiş fakat kölesi olduğu insanlara acımasızca davranmayan, onları insan yerine koyan bir adam. Patt'a (Solomon) da yardımcı oluyor bazı sahnelerde ve izleyici olarak o dönem hakkında daha fazla şey öğrenmiş oluyoruz.

American Horror Story dizisinden tanıdığımız Sarah Paulson ise kötü kalpli, acımasız bir kadın olan Mary'e hayat veriyor. Fakat tıpkı Brad Pitt gibi Paulson'ın da rolü bir hayli az. Kadro zangin fakat roller azar azar paylaştırılmış durumda.

Lupita Nyong'o, Patsey rolüyle karşımıza çıkıyor. Siyahi bir kadın olan Patsey, filmin en ağır sahnelerinin odak noktası. İzlerken içimizi titreten çok önemli birkaç sahnede sergilediği oyunculukla göz dolduruyor.

Son olarak Chiwetel Ejiofor'a değinmek gerek. Kendisi başroldeki Solomon Northup'u canlandırıyor ve bence Oscar'da da favori. O kadar iyi ki oyunculuğu, izledikten sonra siz de hak vereceksiniz bana. Mimikleri ve ses tonunu ustalıkla kullanıyor oluşu, en önemli özellikleri. Ödülü almasını gönülden istiyorum.

Amerika halkının, tıpkı kıtanın yerlileriyle olan münasebetleri gibi, kölelik de yüzleşmekten kaçındıkları bir diğer önemli olay. Bu yüzden ABD-İngiltere ortak yapımı olan bu filmin değeri biraz daha artmış oluyor. Steve McQueen kölelik konusuna farklı bir gözden bakmıyor belki ama, bu konu hakkında son yıllardaki en iyi film demek çok da yanlış olmaz.

En İyi Film ve En İyi Yönetmen dahil dokuz dalda Oscar'a adaylığı bulunduğunu yinelemekte fayda var. Aynı zamanda Altın Küre'de En İyi Film Ödülü'nün sahibi olduğunu da belirtmeliyim. Yılın en sağlam filmlerinden biri 12 Yıllık Esaret, Oscar için bir adım önde şu an.

Filmin aksine yönetmen Steve McQueen'in işi biraz daha zor. Çünkü karşısında çok sıkı bir rakip olan Gravity'nin (Yerçekimi) yönetmeni Alfonso Cuaron var.

Film aynı zamanda müzikleriyle de fark yaratıyor. Hans Zimmer imzalı müzikler kulağa oldukça hoş geliyor ve dramayı bize hissettiriyor.

Kölelik algısını zihinlerimizde yeniden canlandırıyor bu film. Hiçbir insan, bir diğerinin efendisi değildir.

Öyle ya da böyle, uzaktan ya da yakından sinemaya ilgisi olan herkesin izlemesi gerektiğini düşündüğüm bir yapım "12 Yıllık Esaret".

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder