23 Mart 2014 Pazar

Black Sails (1.Sezon)

Spartacus, Da Vinci's Demons, The White Queen gibi tarihi dizilerle son dönemde adından sıkça söz ettiren Starz kanalının yeni dizisi Black Sails. Dizinin adı en baştan kendini biraz ele veriyor gibi. Afişe de şöyle bir baktığımızda, konusunu bilmesek dahi, "tamamdır, korsanlarla ilgili bir dizi," diyebiliriz rahatlıkla.

Black Sails, insanların zihinlerindeki korsan algısını değiştiren Karayip Korsanları'nın aksine, sert ve acımasız korsanların hüküm sürdüğü yıllara götürüyor bizleri. Sinemada yeni bir çığır açan Kaptan Jack Sparrow ve tayfası eğlenceli korsan kimlikleriyle hitap ettiler izleyenlere, fakat artık "korsan"ın kelime anlamını öğrenmenin vakti geldi. Black Sails işte tam da bunu yapmayı hedefleyen bir dizi.

Dizinin yapımcısı, Transformers serisinin yönetmeni olarak tanıdığımız Michael Bay. Dizinin arkasında böylesine sağlam bir isim ve Starz kanalı olunca insan ister istemez kaliteli bir şeyler bekliyor ve bana kalırsa bu beklenti layıkıyla karşılanıyor. En azından ben sevdim diziyi ve ilk sezonun tüm bölümleri yayınlanmışken bir çırpıda izleyip bitirdim.

Bölümlerin süreleri bir saate çok yakın ve dolu dolu sekiz bölüm izliyoruz. İlk dört bölümün temposunun yavaşlığından şikayet etse de ekşi'ci dostlar ve diğer başka sitelerde okuduğum yorumların sahipleri, bence öyle değil. Olması gerektiği gibi başladı dizi. Yavaş tempodan hızlı tempoya geçiş kademeli gerçekleşti. Bu da senaristlerin tecrübeli olduğunu gösterir. Karakterler o kadar güzel tanıtıldı ki, sanki dört sezondur Black Sails izliyormuşum gibi hissettim.

Konuya gelecek olursam eğer, kısaca, korsanlara eski itibarlarını kazandıran bir yapım Black Sails, bunu izlediğinizde siz de fark edeceksiniz. Karayip Korsanları'nı hepimiz seviyoruz, fantastik unsurlar da olunca seride çok daha çekici bir hale geliyor çünkü. Şimdi işin gerçek boyutuna, İskoçyazar Robert Louis Setevenson'ın ünlü romanı Define Adası'nın yirmi yıl kadar öncesini anlatan o devre konuk olma vakti.

Evet, Dr. Jekyll ve Mr.Hyde gibi kült olmuş bir bilimkurgu romanının da sahibi olan Setevenson bu. Zaten en bilinen kitapları da bu ikisi. Define Adası'nda definenin sahibi, etrafına korku salan karizmatik kaptan Flint'i izleme fırsatı buluyoruz dizide. Sadece Flint değil üstelik, Joh Silver, Billy Bones, Charles Vane gibi kitabın diğer önemli karakterleri de bir bir selamlıyorlar bizi. Yirmi yıl sonra olacaklar kitapta mevcut olsa da, biz tüm bunların başlangıcına gidiyoruz ve kitapta geçen senaryodan yıllar öncesini izliyoruz. Hem belki dizi devam ettikçe Define Adası'ndaki olaylara dek izleme fırsatı buluruz. Güzel de olur. Bunun için beklemememiz gerekiyor ama. Şimdi mevcut senaryonun tadını çıkarmak gerekir.

Bir yandan denize açılan korsanlar eşliğinde bilindik korsan savaşlarına tanıklık ediyor, bir yandan da olayların geçtiği yer olan suç kenti Nassau'daki taht kavgalarını seyrediyor olmak son derece keyifli. Bu şehir korsanlarla, katillerle, fahişelerle, kölelerle ve daha bir çok değişik insanla dolu bir yer.

Şimdi biraz da karakterlerden bahsedeyim.



Kaptan Flint: Toby Stephens'ın canlandırdığı, dönemin güçlü simalarından biri. Karizmatik simasının altında korkutucu bir kimliğe sahip. Altın Çağ olarak anılan dönemde Korsan gemisi Walrus'un kaptanıdır. Flint'i izlediğim her sahneden gözümde Game of Thrones'dan tanıdığımız Sör Jorah Mormont'un canlanması da ayrı bir olay tabii. Çok benziyorlar.

John Silver: Otoritelere karşı bir karakter Silver. Fırsatçı ve zeki. Yolu Kaptan Flint'le kesiştikten sonra hayatı bir daha eskisi gibi olmayacak.

Kaptan Charles Vane: Dizide Flint'den daha karizmatik biri varsa o Vane'dir. Ve yine güç dengesinde Flint'e karşı gelebilecek cesarette olan sayılı kişilerdendir. Kaptanlık konusunda bir şöhrete sahiptir. Diğer ilgi alanları ise para kazanmak ve kadınlar. Vane'in olduğu her sahnede de Spartacus'ün yenilmez gladyatörü Gannicus aklıma geliyor. Bir benzerlik söz konusu.

Eleanor Guthrie: Korsanlarla yakın ilişkiler içerisinde olan Eleanor, kendisine babasından kalan karaborsacılık mesleğini devam ettiriyor. Güzel bir kadın oluşu da onu sık sık tehlikeye düşürüyor. Nassau'da sözü geçen bir kadın.

Billy Bones: Flint'in tayfasında genç ve yakışıklı bir korsan. Flint'e yakınlığı onun birçok olayda başrol oynamasını sağlıyor. Sadık biri olarak görünse de, her an ne yapacağı belli olmayan türden biri.

Gates: Flint'in gemisi Walrus'ta ikinci adam konumunda olan Gates, sinsi bir kimliğe sahip. Çıkarları için yapmayacağı şey yok bu gözü kara korsanın.

Bay Scott: Eleanor'un sağ kolu konumundaki Scott, eskiden Richard Guthrie'nin kölelerinden biriydi. Aileye son derece sadık biri ve Nassau'da işleri yoluna koymak için çabalıyor.

Rackham: Kaptan Vane'in gemisi Ranger'in ikinci adamı. Deli dolu ve kurnaz biri Rackham, her taşın altından çıkıyor fakat her zaman bir şekilde yırtıyor, şanslı bir korsan. Revolution dizisindeki Miles Matheson karakteri canlanıyor zihnimde Rackham'ı izlerken, bu ikisini de benzetiyorum.

Anne Bonny: Rackham'ın sevgilisi konumundaki Bonny, güzel olmasının yanı sıra dizideki en karizmatik kadın karakter. Soğuk ve delici bakışlarını, psikopat kimliği tamamlıyor. Umarım dizideki rolü daha da fazlalaşır da doya doya izleriz.

Max: Abarttığımı sanacaksınız ama yine güzel bir kadın. Hatta dizideki en güzel kadın. Nassau'da bir fahişe Max ve Eleanor'a ilgi duyuyor. Zeki bir karakter ve çıkarları söz konusu olduğunda asla taviz vermez.

Korsanlara sempati duyanlara önerimdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder